Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çağımızın küresel sorunlarının, küresel ölçekte çözümleri zorunlu kıldığını belirterek, ''Sorunların çözümü için yeni bir anlayışa, yeni bir yaklaşıma, yeni bir küresel düzene ihtiyacımız vardır. Bu küresel düzen, herkesi kucaklayan, adil, paylaşımcı, farklılıkları zenginlik olarak gören ve güven esasına dayalı bir düzen olmalıdır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Stratejik İletişim Merkezi, Alman Marshall Fonu ve Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfının, Four Season Hotel Bosphorus'ta ortaklaşa düzenlediği ''Dünya Siyasetinde Orta Doğu-Sorunlu Bölgede Güvenlik Arayışı'' konulu ''İstanbul Forumu''nun açılışında konuştu.
Katılımcıların İstanbul'da, dünyanın 5 kıtasından esintiler hissedeceklerini, faklı kültürlerin, farklı medeniyetlerin tüm dünya tarihinin bu şehirde bir pota içerisinde kaynaşıp, hoşgörü esasına dayalı biçimde, özgürce varlıklarını sürdürdüklerine şahit olacaklarını dile getiren Başbakan Erdoğan, ''İstanbul dünya barışı için, medeniyetlerin ittifakı için hoşgörü, uzlaşma, birbirini anlama çabası için, ön yargıları gidermek için büyük bir imkandır, büyük bir fırsattır. Konferansta, bu imkanların değerlendirileceğine, buradan tüm dünyaya çok güzel çok anlamlı mesajlar vereceğine tüm kalbimle inanıyorum'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bugünün dünyasında, ulusal, bölgesel ve küresel sorunlar arasındaki mesafenin her gün biraz daha azaldığını, sorunlar ve çözüm yollarının artık iç içe geçtiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Çağımızın küresel sorunları, küresel ölçekteki çözümleri zorunlu kılıyor. Savaşlardan ekonomik krize, açlık ve fakirlikten teröre, enerji güvenliğinden iklim değişikliğine kadar dünyamızın karşı karşıya bulunduğu sorunlar, büyük ve zorlu sorunlardır. Fakat şurası da son derece önemlidir. Bunlardan hiçbiri, altından kalkamayacağımız sorunlar değildir. Sorunların çözümü için yeni bir anlayışa, yeni bir yaklaşıma, yeni bir küresel düzene ihtiyacımız vardır. Bu küresel düzen, herkesi kucaklayan, adil, paylaşımcı, farklılıkları zenginlik olarak gören ve güven esasına dayalı bir düzen olmalıdır.''
KÜRESEL KRİZ
Konuşmasında küresel ekonomik krize de değinen Başbakan Erdoğan, İstanbul'da gerçekleştirilen IMF ve Dünya Bankası toplantılarının açılışında da, ''küresel bir finans krizinin içinden geçildiğini, ancak bundan alınması gereken önemli dersler bulunduğuna'' değindiğini hatırlattı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, küresel krizin dünya ülkelerinin neredeyse tamamını az ya da çok etkilediğine işaret ederek, sözlerine şöyle devam etti:
''Öyle zannediyoruz ki şu anda da bir gerileme seyrine girdi. Ancak gerekli dersleri çıkaramazsak, gerekli mesajları alamazsak, mesajı doğru okuyamazsak, bir sonraki aşamanın çok daha tahripkar olması da kaçınılmaz olacaktır. Küreselleşme ekonomik anlamda, siyasi anlamda birçok fırsatı da aslında beraberinde getirmiştir. Ama sermaye küreselleşirken, refahın küreselleşmemesi bu krizde göstermiştir ki, asla sürdürülebilir değil.
Şuna inanıyorum ki, karşılıklı güven ve dayanışma esasına dayalı bir küresel düzene geçiş artık zaruret haline gelmiştir. Yeni küresel düzenin, siyasi anlamda, ekonomik anlamda, kültürel ve hukuki anlamında yeniden imarı ve yeniden inşası üzerinde çok daha fazla düşünmemiz gerekiyor. Bunu geniş bir mutabakatla, birbirimizi anlamaya çalışarak, çözüm odaklı bir şekilde tartışmaya başladığımız andan itibaren bile dünyanın çok daha farklı bir yer olabileceğine inanıyorum.''
TÜRKİYE'NİN KÜRESEL BARIŞA KATKISI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin siyasi, ekonomik, kültürel alanlar ve hukuk noktasında bölgesel ve küresel bir barış için son dönemde katkılarını artırdığına dikkati çekerek, Türkiye'nin adil, paylaşımcı ve herkesi kucaklayan siyaset anlayışını kendi bölgesinde başarıyla uyguladığını vurguladı.
''Komşularıyla sıfır problem anlayışıyla'' hareket eden Türkiye'nin, bu yaklaşımı sayesinde tüm komşularıyla sorunlarını çözüm yoluna koyduğunu, ilişkilerini son derece iyi bir noktaya getirdiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bölgemizdeki sorunlar aynı zamanda küresel sonuçları olan ve herkesi ilgilendiren sorunlardır. Bu yüzden bölgemizde izlediğimiz, yapıcı ve barışçı politika sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel barışa hizmet ediyor. Türkiye'nin ekonomik etki alanı, GSMH'sının çok ötesinde bir potansiyele sahiptir. Ülkemizin, Balkanlar'dan Orta Doğu'ya, Kafkaslar'a, Orta Asya'ya uzanan ekonomik havzada, dünya ekonomisinde önemli bir yerde duruyor. Bu, Türkiye'yi dünya ekonomisinin önemli aktörlerinden biri haline de getiriyor. Türkiye'nin sahip olduğu, tarihi ve kültürel derinlik de bu sürece önemli katkılar vermesine imkan veriyor.
Doğu ve Batı Avrupa ile İslam dünyası kültür havzalarında yer alan Türkiye, tarihi birikim ve kültürel derinliği ile gerçek manada çoğulcu ve paylaşımcı bir kimliği de elinde bulunduruyor. Bu tecrübe sayesinde Türkiye, BM çatısı altında İspanya ile beraber Medeniyetler İttifakı Giriminin Eş Başkanlığını üstlenmiştir. Bu girişim, farklı kültür ve medeniyetlerin çatışmak zorunda olmadığı, yapıcı bir rekabet içinde yaşamalarının hem mümkün, hem de gerekli olduğun ispat etmiştir.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin birikimlerini, bölgesel ve küresel barış için sarf etmek arzusunda olduğunu belirterek, '''Kıbrıs meselesindeki yapıcı tutumumuz, Ermenistan meselesindeki yaklaşımlarımız, Irak, İran ve Suriye ile sürdürdüğümüz diyalog, bizim barışçı politikalarımızın somut ifadeleridir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, İstanbul Forumu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, temel sorunlarını, hukuk ve demokrasi kuralları çerçevesinde çözmeyi amaç edinmiş bir ülke olduğunu söyledi. Yakın dönemde başlatılan demokratik açılımın bunun bir sonucu olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Biz hukuk devletini, demokrasiyi ve insan haklarını bütün sorunlarımızın çözüm zemini olarak görüyoruz'' ifadesini kullandı.
Türkiye'nin, son dönemde gerçekleştirdiği reformlar, demokratikleşme yolunda attığı adımlar ve ekonomisinde kaydettiği iyileşmelerle, dünyanın parlayan bir yıldızı haline geldiğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biz, birikimlerimizi, sadece bölgesel ve küresel barış için sarf etmek arzusundayız. Kıbrıs meselesindeki yapıcı tutumumuz, Ermenistan meselesindeki yaklaşımlarımız, Irak, İran ve Suriye ile sürdürdüğümüz diyalog, bizim barışçı politikalarımızın somut ifadeleridir. Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya, özellikle de AB, Türkiye'nin bu birikiminden, bu imkanlarından,konumundan ve küresel barışa katkılarından yararlanmak, Türkiye fırsatını en iyi şekilde değerlendirmek durumundadır.
Özellikle de demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak bunu özümsemiş, bunu artık hazmetmiş bir ülke olarak, Türkiye'nin inanıyorum ki bu havzada yapacağı çok şeyler var. Türkiye'nin AB'ye yük olacağını iddia edenler, ülkemizin bölgesel ve küresel barışa yapacağı katkıları aslında göz ardı ediyorlar. Orta Doğu'yu, Balkanlar'ı, Kafkasya'yı çok iyi tanıyan, aynı zamanda Avrupalı olan Türkiye, AB için bir yük değil, veyahut da AB'ye yük olmaya değil, AB'den yük almaya namzet ülkelerden biridir. Bu bir fırsattır aslında. Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkan, tartışma konusu yapan kesimler, bölgeler arasında, kültürler arasında, medeniyetler, halklar, inançlar, mezhepler arasında diyalog ve iş birliğine karşı çıkanlar, küresel barışa karşı çıkanlardır.''
ORTA DOĞU
Başbakan Erdoğan, konuşmasında Orta Doğu'nun, bugün, hiç hak etmediği halde sorunlarla ve krizlerle anıldığını, felaket senaryolarına konu edildiğini ve basma kalıp nitelemelerle tanındığını söyledi. Orta Doğu'nun kalkınma düzeyinin henüz arzu edilen seviyeye ulaşamadığının doğru olduğunu, fakat son yıllarda bu alanda büyük bir dinamizmin yaşandığının da görüldüğünü kaydeden Erdoğan, söz konusu bölgenin kalkınma fırsatı elinde olan ülkeler silsilesi olduğunu ama önü kesilen ülkelerin de bu bölgede bulunduğunu ifade etti.
Erdoğan, bu ülkelerin kendi hallerine bırakılmaları durumunda sıçrama yapabileceklerini, ancak kendi hallerine bırakılmayıp önlerinin kesildiğini dile getirerek, bu bölgenin genç nüfusu, zengin doğal kaynakları, kültür mozaiği ve engin tecrübesi ile insanlık tarihine çok önemli katkılar yaptığını bildirdi. Erdoğan, bölgenin tarih boyunca, dil, din, kültür ve medeniyet beşiği olduğunu, insanlığın ilerleyişine yön verdiğini, ilk yerleşimin burada kurulduğunu, tarımın burada başladığını, sanat, bilim ve teknolojinin temellerinin yine burada atıldığını anlattı. Üç semavi dininin beşiğinini de Orta Doğu olduğuna dikkati çeken Erdoğan, bölgenin geçmişinin insanlığın geçmişinde olduğu gibi geleceğinde de belirleyici olacağını söyledi.
Başbakan Erdoğan, bölgenin, yeniden bir kültür, bilim, sanat, barış ve huzur havzası haline gelmesini arzuladıklarını da belirterek, ''Bölgemizin istikrarını etkileyen sorunlarla ilelebet yaşamak istemiyoruz. Çatışmaların değil, barışın, korkunun değil, güvenin, terör ve şiddetin değil, huzurun, açlık ve fakirliğin değil, refahın hakim olacağı bir Orta Doğu inşa etmeyi hedefliyoruz'' diye konuştu.
Bu alandaki engelleri aşabilmek için birliktelik, dayanışma ve kararlılık içinde olmanın son derece önemli olduğunun altını çizen Erdoğan, dışarıdan, başkalarının müdahale ederek sorunları çözmeye çalışması yerine, bölge ülkelerinin kendi meselelerini kendilerinin çözmeleri ve kendi kaderlerine sahip çıkmalarının önemli olduğunu vurguladı. Erdoğan, dışarıdan müdahalenin destek anlamında olursa elbette takdir edileceğini ama buralarda zafiyete yol açacaksa buna da ''eyvallah'' demenin doğru olmayacağını söyledi.
Bölge ülkelerinin sorunlarının çözümünde kapsayıcı, diyaloğu öne çıkaran bir yaklaşımın benimsenmesi ve halkların güvenlik ve istikrar içinde yaşama hakkının gözetilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, ''Bölgemizdeki ülkelerin önemli ortak paydalarından biri de Türkiye'ye duydukları güvendir. Bunların içinde Türkiye'ye güveni olmayan olabilir, normaldir. Bunları da saygıyla karşılarız. Herkesin bize güven duyma mecburiyeti yoktur. Ama, biz güven ortamını oluşturmak için elimizden gelen tüm gayretleri ortaya koyuyoruz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, son 7 yılda atılan adımların ve atılan mesafelerin bunun ispatı olduğunu, Türkiye'nin bölgede oynadığı kararlı ve yapıcı dış siyasetin ihtiyaç duyulur ve aranır hale geldiğini söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gazze Şeridi üzerindeki ablukanın daha fazla zaman kaybedilmeksizin kaldırılması ve uluslararası toplumun bu yöndeki taahhütlerini yerine getirmesi gerektiğini ifade ederek, ''Altını çizerek ifade ediyorum. Bu, hem Filistin'in hem de İsrail'in güvenliği bakımından önemlidir'' dedi.
Erdoğan, ''İstanbul Forumu''nun açılışında yaptığı konuşmada, bölge ülkeleriyle yüzyıllarca geriye uzanan ortak tarihin bulunduğunu söyledi.
''Bölge ülkeleriyle asırlar boyunca birlikte harmanlanmış kültürel özelliklerimiz, iş birliğimiz üzerine inşa edebileceğimiz sağlam bir temel oluşturuyor'' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Sadece Orta Doğu'da değil, yakın çevremizde de ciddi sorunlar ve yüklü bir gündemle karşı karşıyayız. Orta Doğu Barış Süreci, Irak'ın geleceği, İran'ın nükleer programı, Lübnan'da hükümet kurma çalışmaları, Afganistan ve Pakistan'daki gelişmeler ve Kafkaslar'da güven ve istikrarın temini, hepimizi yakından ilgilendiriyor. Türkiye olarak Orta Doğu bölgesine yönelik vizyonumuzda ilk halkayı komşularımız oluşturuyor. Orta Doğu bölgesinde en uzun sınıra sahip olduğumuz Suriye ile ilişkilerimizin geldiği nokta bu politikamızın en bariz örneklerindendir.''
Suriye ile hızla gelişen ilişkileri, güçlendirilmiş iş birliği boyutuna taşımak amacıyla başbakanların başkanlığında Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyini ihdas ettiklerini anlatan Erdoğan, söz konusu konseyin de 13 Ekimde bakanlar düzeyindeki ilk toplantısını yaptığını anımsattı.
Bu toplantı sonucunda, vizeleri karşılıklı olarak kaldıran vize muafiyeti anlaşması imzalandığını da hatırlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Bu anlaşma ülke halkları arasındaki yakınlaşmaya büyük katkıda bulunacak ve bölgemiz için örnek teşkil edecektir. Benzer bir mekanizmayı Irak'la da tesis ederek, ikili ilişkilerimizi bir üst aşamaya taşıyacak bir Stratejik İş Birliği Konseyi kurulması yönünde adım attık. Bu amaca yönelik olarak Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyi kurulmasına ilişkin belgeyi, Bağdat'ı ziyaretim sırasında 10 Temmuz 2008 tarihinde Irak Başbakanı Nuri El Maliki'yle imzaladık. Bu belge çerçevesinde oluşturulan Konseyin hazırlık toplantısını iki ülkeden bakanlar düzeyinde başkanlık edilen heyetlerin de katılımıyla yaklaşık bir ay önce İstanbul'da gerçekleştirdik.
Geçen hafta da beraberimde 9 bakan arkadaşım, milletvekili arkadaşım ve 50 iş adamı olmak üzere Irak'a bir ziyaret gerçekleştirdim. Bu ziyaret esnasında, güvenlik ve terörle mücadele, bayındırlık ve iskan, çevre, orman ve su, enerji, tarım, sağlık, ticaret, ulaştırma gibi pek çok alanda iki ülke arasındaki iş birliğini geliştirecek 48 mutabakat muhtırası imzaladık. Bu süreç, sadece Irak ve ülkemize değil, bölgemizin güvenlik, refah ve istikrarına da olumlu katkı yapacaktır.''
Irak'ın geleceğinin üç etkene bağlı olduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, ''Bir, Terör ve şiddet ortamından güvenlik ortamına geçilmesi; iki, Irak halkı arasında kapsamlı bir sosyal barışın inşası; üç, Irak'ın altyapı olarak yeniden inşa edilmesi. Yaptığımız görüşmeler ve imzaladığımız anlaşmalar, bu üç alanda da Irak'ın geleceğine doğrudan ve pozitif katkı sunacaktır'' diye konuştu.
Barış, güvenlik ve refahın tesis edilmesinde önemli bir halkanın da bölgedeki iş birliği mekanizmaları ile eş güdüm içinde barış çabalarının desteklenmesi olduğuna işaret eden Erdoğan, ''Bu çerçevede, İslam Konferansı Teşkilatı bünyesinde aktif rol oynayan ülkemiz, Arap Ligi ve Körfez İş Birliği Konseyi ile kurumsal iş birliği mekanizmaları oluşturmuştur. İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreterliği görevine iki dönem üst üste bir Türk seçildi. Teşkilata bağlı İSEDAK'ın bu yılki zirve toplantısı 9 Kasımda İstanbul'da düzenliyor'' dedi.
Lübnan'da barış ve istikrarın sağlanması amacıyla Birleşmiş Milletler kararıyla ihdas edilen Lübnan İstikrar Gücüne katkının sürdüğünü de anlatan Erdoğan, Suriye ve İsrail arasındaki görüşmelerin yeniden başlamasını temin için üstlenilen aracılık işlevlerinin de bölgesel barış yönündeki diğer çabalar olduğunu anlattı.
''GÖREV DÜŞERSE SEVE SEVE YERİNE GETİRMEYE ÇALIŞIRIZ''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Durumdan vazife çıkartmayı'' hiçbir zaman arzulamadıklarını, bundan sonra da böyle bir niyetlerinin olmadığını söyledi. Ancak, bölge barışı için kendilerine bir görev düşmesi halinde bu görevi de seve seve yerine getirmeye çalışacaklarını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Filistin meselesinin, tüm bölgesel sorunların merkezinde yer aldığını, bu sorun çözümlenmeden Orta Doğu'da kalıcı barış ve istikrar ortamının tesis edilemeyeceğini düşünüyoruz. Filistin'de ulusal birlik, bir an önce sağlanmalı ve barış sürecinin önünün açılması için uluslararası çabalar yoğunlaştırılmalıdır.
Gazze Şeridi'nde yaşanan olaylara tepkimizi açık şekilde ifade ettiğimizi hatırlatmak isterim. Biz, insanların acılarını arttırmaktan, barışı sabote etmekten başka hiçbir amaca hizmet etmeyen uygulamaları eleştirdik, bugün de eleştirmeye devam ediyoruz. Bu sadece Gazze'de olursa değil başka nerede olursa olsun eleştiririz. Bakınız, Gazze'ye yönelik operasyonların üzerinden 9, Şarm El Şeyh'te düzenlenen Gazze Konferansı'nın üzerinden ise 7 ay geçti. Buna rağmen, Gazze'de yaşanan trajedinin yaraları hala sarılamadı, Gazze'deki dram hala sona ermedi. Şu anda Gazze'nin yeniden inşası için bölgeye inşaat malzemelerinin dahi girişine izin verilmiyor. Bu manzarayı, bu tabloyu, bu trajediyi görmezden gelmek mümkün değildir.
Gazze Şeridi üzerindeki abluka daha fazla vakit kaybedilmeksizin kaldırılmalı ve uluslararası toplum bu yöndeki taahhütlerini yerine getirmelidir. Altını çizerek ifade ediyorum, bu, hem Filistin'in hem İsrail'in güvenliği bakımından önemlidir. Bunu bir Müslüman olduğum için söylemiyorum, bir insan olduğum için söylüyorum.''
KÖRFEZ BÖLGESİ
Körfez bölgesinin güvenlik ve istikrarına da büyük önem verdiklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, Körfez ülkeleriyle ilişkilerde önemli bir unsurun ekonomik ve ticari faaliyetler olduğunu söyledi. Erdoğan, ''Körfez ülkeleriyle ticaretimiz, 2008 yılında 16.6 milyar dolar seviyesine ulaşmış, toplam ticaret hacmimizin yaklaşık yüzde 5'ini teşkil eder konuma yükselmiştir'' diye konuştu.
2005 yılından bu yana müzakereleri sürdürülmekte olan Türkiye-KİK Serbest Ticaret Anlaşması'nın sonuçlandırılmasıyla, ticaret hacmindeki artışın daha da ivme kazanacağının tahmin edildiğini vurgulayan Erdoğan, Arap Ligi ile Türk-Arap Forumu çatısı altında 2007 yılında tesis edilen ilişkinin bölgede izlenilen proaktif politikaya güzel bir örnek oluşturduğuna dikkati çekti.
İRAN
Başbakan Erdoğan, İran konusuna da değinerek, şöyle devam etti:
''İran, bölgemizin önemli bir ülkesi. Bu ülkeyle tarihi eskilere dayanan iyi komşuluk ilişkilerine sahibiz. Var olan bu iyi ilişkileri sürdürmek ve geliştirmek konusunda azami gayret sarf etmeye kararlıyız. İran'ın nükleer programı konusunda uluslararası kamuoyunda mevcut olan endişelerin giderilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu konuda da üzerimize düşeni ne olursa olsun yerine getirmekte de kararlıyız. Bununla birlikte, İran'ın barışçıl amaçlarla nükleer enerjiden faydalanma hakkının tartışma konusu yapılmaması gerektiğine de inanıyorum.
Nükleer silahlar konusunda bizim tavrımız Türkiye olarak son derece nettir. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum. Biz nükleer silahlardan tamamen arındırılmış bir bölgede yaşamak istiyoruz. Buna da kararlıyız. Kitle imha silahı istemiyoruz. Fakat her şey ortada. İnsanlık savunma sektörüne harcadığı parayı, yaptığı yatırımı acaba fakir fukaraya, açlık, yoksulluk içinde yaşayan ülkelere yapıyor mu? Böyle bir şey var mı? Eğitime, sağlığa yönelik yapılan yatırım var mı? Yok. Bunun üzerinde de düşünmemiz lazım. Bunun üzerinde konuşmamız lazım. Bizler bu anlayış doğrultusunda, sadece İran'ın değil, bölgede nükleer silah sahibi ya da nükleer silahlanma içindeki her ülkenin tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.''
AFGANİSTAN
İstikrarlı ve barış içinde bir Afganistan'ın tesisine ilişkin çabaların da devam ettiğini anlatan Erdoğan, ''Türkiye olarak, Afganistan ve Pakistan arasında gerçekleştirilen müzakerelere her türlü katkıyı sağlıyoruz'' dedi.
Yakında Pakistan ve İran'a gideceğini anımsatan Başbakan Erdoğan, bu iki ülkede de konuların masaya yatırılacağını söyledi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Türkiye, bölgenin güçlü bir ülkesi, bölgenin hızla gelişen bir ülkesi olarak, bölgesel ve küresel barıştan, adil bir kalkınmadan, refah üzerine kurulu bir küresel işleyişten başka hiçbir hedef taşımıyor. Başta Orta Doğu olmak üzere bölgesel meselelerin çözümüne harcadığımız gayretlerin de hedefi yalnızca ve yalnızca bölgesel barış ve istikrarın tesis edilmesidir. Bazılarının ileri sürdüğünün tam aksine dış politikamızda bir eksen kayması söz konusu değildir. Biz bu noktada başladığımız yerdeyiz. Biz kılı kırk yararak ufkumuzu belirledik.
Bakınız, Filistin meselesi devam ederken, Filistin'in acıları devam ederken, Gazze'nin enkazı orada öylece dururken, biz Orta Doğu'da barışı tesis edemeyiz. Irak'ın yaralarını sarmadan istikrarı tesis edemeyiz. İran, Suriye ve Lübnan ile ilgili meseleleri çözüme kavuşturmadan bu bölgede refahı tesis edemeyiz.''
Son Irak seyahatine atıfta bulunan Erdoğan, Irak'ta dul kadınların sayısının 1 milyonun üzerinde olduğunu söyledi. ''Onlar kendi sorunlarını çözsünler'' anlayışını da eleştiren Erdoğan, ''O zaman farklı ülkelerin Irak'ta ne işleri olduğunu'' sordu.
Başbakan Erdoğan, ''Terörü besleyerek, terörü destekleyerek, teröre karşı gerekli önlemleri almayarak, gerekli dayanışmayı göstermeyerek de bu bölgede huzuru tesis edemeyiz'' dedi.
Terör nereden gelirse gelsin, dini, milleti, ırkı ve vatanı olamayacağını da söyleyen Erdoğan, teröre karşı ortak mücadele etmek gerektiğinin altını çizdi.
Türkiye'yi tehdit eden teröristi, hangi ülke olursa olsun saklıyorsa onun teröre yataklık ettiğini dile getiren Erdoğan, eğer Türkiye'ye teslim ediyorsa o zaman da görevini yerine getirmiş olacağını bildirdi.
Başbakan Erdoğan, teröre karşı ortak bir platform oluşturulması gerektiğini ifade etti.
Bölgenin sorunlarının son derece net, aynı şekilde çözümlerin de son derece net olduğuna inandığını vurgulayan Erdoğan, ''Biz bu sorunları çözeriz, çözebiliriz'' diye konuştu.
Orta Doğu'nun kaderinin değişeceğine inandığını belirten Erdoğan, birlik ve beraberliğin önemli olduğunu sözlerine ekledi.
AA
Başbakan Erdoğan, Stratejik İletişim Merkezi, Alman Marshall Fonu ve Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfının, Four Season Hotel Bosphorus'ta ortaklaşa düzenlediği ''Dünya Siyasetinde Orta Doğu-Sorunlu Bölgede Güvenlik Arayışı'' konulu ''İstanbul Forumu''nun açılışında konuştu.
Katılımcıların İstanbul'da, dünyanın 5 kıtasından esintiler hissedeceklerini, faklı kültürlerin, farklı medeniyetlerin tüm dünya tarihinin bu şehirde bir pota içerisinde kaynaşıp, hoşgörü esasına dayalı biçimde, özgürce varlıklarını sürdürdüklerine şahit olacaklarını dile getiren Başbakan Erdoğan, ''İstanbul dünya barışı için, medeniyetlerin ittifakı için hoşgörü, uzlaşma, birbirini anlama çabası için, ön yargıları gidermek için büyük bir imkandır, büyük bir fırsattır. Konferansta, bu imkanların değerlendirileceğine, buradan tüm dünyaya çok güzel çok anlamlı mesajlar vereceğine tüm kalbimle inanıyorum'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bugünün dünyasında, ulusal, bölgesel ve küresel sorunlar arasındaki mesafenin her gün biraz daha azaldığını, sorunlar ve çözüm yollarının artık iç içe geçtiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Çağımızın küresel sorunları, küresel ölçekteki çözümleri zorunlu kılıyor. Savaşlardan ekonomik krize, açlık ve fakirlikten teröre, enerji güvenliğinden iklim değişikliğine kadar dünyamızın karşı karşıya bulunduğu sorunlar, büyük ve zorlu sorunlardır. Fakat şurası da son derece önemlidir. Bunlardan hiçbiri, altından kalkamayacağımız sorunlar değildir. Sorunların çözümü için yeni bir anlayışa, yeni bir yaklaşıma, yeni bir küresel düzene ihtiyacımız vardır. Bu küresel düzen, herkesi kucaklayan, adil, paylaşımcı, farklılıkları zenginlik olarak gören ve güven esasına dayalı bir düzen olmalıdır.''
KÜRESEL KRİZ
Konuşmasında küresel ekonomik krize de değinen Başbakan Erdoğan, İstanbul'da gerçekleştirilen IMF ve Dünya Bankası toplantılarının açılışında da, ''küresel bir finans krizinin içinden geçildiğini, ancak bundan alınması gereken önemli dersler bulunduğuna'' değindiğini hatırlattı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, küresel krizin dünya ülkelerinin neredeyse tamamını az ya da çok etkilediğine işaret ederek, sözlerine şöyle devam etti:
''Öyle zannediyoruz ki şu anda da bir gerileme seyrine girdi. Ancak gerekli dersleri çıkaramazsak, gerekli mesajları alamazsak, mesajı doğru okuyamazsak, bir sonraki aşamanın çok daha tahripkar olması da kaçınılmaz olacaktır. Küreselleşme ekonomik anlamda, siyasi anlamda birçok fırsatı da aslında beraberinde getirmiştir. Ama sermaye küreselleşirken, refahın küreselleşmemesi bu krizde göstermiştir ki, asla sürdürülebilir değil.
Şuna inanıyorum ki, karşılıklı güven ve dayanışma esasına dayalı bir küresel düzene geçiş artık zaruret haline gelmiştir. Yeni küresel düzenin, siyasi anlamda, ekonomik anlamda, kültürel ve hukuki anlamında yeniden imarı ve yeniden inşası üzerinde çok daha fazla düşünmemiz gerekiyor. Bunu geniş bir mutabakatla, birbirimizi anlamaya çalışarak, çözüm odaklı bir şekilde tartışmaya başladığımız andan itibaren bile dünyanın çok daha farklı bir yer olabileceğine inanıyorum.''
TÜRKİYE'NİN KÜRESEL BARIŞA KATKISI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin siyasi, ekonomik, kültürel alanlar ve hukuk noktasında bölgesel ve küresel bir barış için son dönemde katkılarını artırdığına dikkati çekerek, Türkiye'nin adil, paylaşımcı ve herkesi kucaklayan siyaset anlayışını kendi bölgesinde başarıyla uyguladığını vurguladı.
''Komşularıyla sıfır problem anlayışıyla'' hareket eden Türkiye'nin, bu yaklaşımı sayesinde tüm komşularıyla sorunlarını çözüm yoluna koyduğunu, ilişkilerini son derece iyi bir noktaya getirdiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bölgemizdeki sorunlar aynı zamanda küresel sonuçları olan ve herkesi ilgilendiren sorunlardır. Bu yüzden bölgemizde izlediğimiz, yapıcı ve barışçı politika sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel barışa hizmet ediyor. Türkiye'nin ekonomik etki alanı, GSMH'sının çok ötesinde bir potansiyele sahiptir. Ülkemizin, Balkanlar'dan Orta Doğu'ya, Kafkaslar'a, Orta Asya'ya uzanan ekonomik havzada, dünya ekonomisinde önemli bir yerde duruyor. Bu, Türkiye'yi dünya ekonomisinin önemli aktörlerinden biri haline de getiriyor. Türkiye'nin sahip olduğu, tarihi ve kültürel derinlik de bu sürece önemli katkılar vermesine imkan veriyor.
Doğu ve Batı Avrupa ile İslam dünyası kültür havzalarında yer alan Türkiye, tarihi birikim ve kültürel derinliği ile gerçek manada çoğulcu ve paylaşımcı bir kimliği de elinde bulunduruyor. Bu tecrübe sayesinde Türkiye, BM çatısı altında İspanya ile beraber Medeniyetler İttifakı Giriminin Eş Başkanlığını üstlenmiştir. Bu girişim, farklı kültür ve medeniyetlerin çatışmak zorunda olmadığı, yapıcı bir rekabet içinde yaşamalarının hem mümkün, hem de gerekli olduğun ispat etmiştir.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin birikimlerini, bölgesel ve küresel barış için sarf etmek arzusunda olduğunu belirterek, '''Kıbrıs meselesindeki yapıcı tutumumuz, Ermenistan meselesindeki yaklaşımlarımız, Irak, İran ve Suriye ile sürdürdüğümüz diyalog, bizim barışçı politikalarımızın somut ifadeleridir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, İstanbul Forumu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, temel sorunlarını, hukuk ve demokrasi kuralları çerçevesinde çözmeyi amaç edinmiş bir ülke olduğunu söyledi. Yakın dönemde başlatılan demokratik açılımın bunun bir sonucu olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Biz hukuk devletini, demokrasiyi ve insan haklarını bütün sorunlarımızın çözüm zemini olarak görüyoruz'' ifadesini kullandı.
Türkiye'nin, son dönemde gerçekleştirdiği reformlar, demokratikleşme yolunda attığı adımlar ve ekonomisinde kaydettiği iyileşmelerle, dünyanın parlayan bir yıldızı haline geldiğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biz, birikimlerimizi, sadece bölgesel ve küresel barış için sarf etmek arzusundayız. Kıbrıs meselesindeki yapıcı tutumumuz, Ermenistan meselesindeki yaklaşımlarımız, Irak, İran ve Suriye ile sürdürdüğümüz diyalog, bizim barışçı politikalarımızın somut ifadeleridir. Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya, özellikle de AB, Türkiye'nin bu birikiminden, bu imkanlarından,konumundan ve küresel barışa katkılarından yararlanmak, Türkiye fırsatını en iyi şekilde değerlendirmek durumundadır.
Özellikle de demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak bunu özümsemiş, bunu artık hazmetmiş bir ülke olarak, Türkiye'nin inanıyorum ki bu havzada yapacağı çok şeyler var. Türkiye'nin AB'ye yük olacağını iddia edenler, ülkemizin bölgesel ve küresel barışa yapacağı katkıları aslında göz ardı ediyorlar. Orta Doğu'yu, Balkanlar'ı, Kafkasya'yı çok iyi tanıyan, aynı zamanda Avrupalı olan Türkiye, AB için bir yük değil, veyahut da AB'ye yük olmaya değil, AB'den yük almaya namzet ülkelerden biridir. Bu bir fırsattır aslında. Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkan, tartışma konusu yapan kesimler, bölgeler arasında, kültürler arasında, medeniyetler, halklar, inançlar, mezhepler arasında diyalog ve iş birliğine karşı çıkanlar, küresel barışa karşı çıkanlardır.''
ORTA DOĞU
Başbakan Erdoğan, konuşmasında Orta Doğu'nun, bugün, hiç hak etmediği halde sorunlarla ve krizlerle anıldığını, felaket senaryolarına konu edildiğini ve basma kalıp nitelemelerle tanındığını söyledi. Orta Doğu'nun kalkınma düzeyinin henüz arzu edilen seviyeye ulaşamadığının doğru olduğunu, fakat son yıllarda bu alanda büyük bir dinamizmin yaşandığının da görüldüğünü kaydeden Erdoğan, söz konusu bölgenin kalkınma fırsatı elinde olan ülkeler silsilesi olduğunu ama önü kesilen ülkelerin de bu bölgede bulunduğunu ifade etti.
Erdoğan, bu ülkelerin kendi hallerine bırakılmaları durumunda sıçrama yapabileceklerini, ancak kendi hallerine bırakılmayıp önlerinin kesildiğini dile getirerek, bu bölgenin genç nüfusu, zengin doğal kaynakları, kültür mozaiği ve engin tecrübesi ile insanlık tarihine çok önemli katkılar yaptığını bildirdi. Erdoğan, bölgenin tarih boyunca, dil, din, kültür ve medeniyet beşiği olduğunu, insanlığın ilerleyişine yön verdiğini, ilk yerleşimin burada kurulduğunu, tarımın burada başladığını, sanat, bilim ve teknolojinin temellerinin yine burada atıldığını anlattı. Üç semavi dininin beşiğinini de Orta Doğu olduğuna dikkati çeken Erdoğan, bölgenin geçmişinin insanlığın geçmişinde olduğu gibi geleceğinde de belirleyici olacağını söyledi.
Başbakan Erdoğan, bölgenin, yeniden bir kültür, bilim, sanat, barış ve huzur havzası haline gelmesini arzuladıklarını da belirterek, ''Bölgemizin istikrarını etkileyen sorunlarla ilelebet yaşamak istemiyoruz. Çatışmaların değil, barışın, korkunun değil, güvenin, terör ve şiddetin değil, huzurun, açlık ve fakirliğin değil, refahın hakim olacağı bir Orta Doğu inşa etmeyi hedefliyoruz'' diye konuştu.
Bu alandaki engelleri aşabilmek için birliktelik, dayanışma ve kararlılık içinde olmanın son derece önemli olduğunun altını çizen Erdoğan, dışarıdan, başkalarının müdahale ederek sorunları çözmeye çalışması yerine, bölge ülkelerinin kendi meselelerini kendilerinin çözmeleri ve kendi kaderlerine sahip çıkmalarının önemli olduğunu vurguladı. Erdoğan, dışarıdan müdahalenin destek anlamında olursa elbette takdir edileceğini ama buralarda zafiyete yol açacaksa buna da ''eyvallah'' demenin doğru olmayacağını söyledi.
Bölge ülkelerinin sorunlarının çözümünde kapsayıcı, diyaloğu öne çıkaran bir yaklaşımın benimsenmesi ve halkların güvenlik ve istikrar içinde yaşama hakkının gözetilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, ''Bölgemizdeki ülkelerin önemli ortak paydalarından biri de Türkiye'ye duydukları güvendir. Bunların içinde Türkiye'ye güveni olmayan olabilir, normaldir. Bunları da saygıyla karşılarız. Herkesin bize güven duyma mecburiyeti yoktur. Ama, biz güven ortamını oluşturmak için elimizden gelen tüm gayretleri ortaya koyuyoruz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, son 7 yılda atılan adımların ve atılan mesafelerin bunun ispatı olduğunu, Türkiye'nin bölgede oynadığı kararlı ve yapıcı dış siyasetin ihtiyaç duyulur ve aranır hale geldiğini söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gazze Şeridi üzerindeki ablukanın daha fazla zaman kaybedilmeksizin kaldırılması ve uluslararası toplumun bu yöndeki taahhütlerini yerine getirmesi gerektiğini ifade ederek, ''Altını çizerek ifade ediyorum. Bu, hem Filistin'in hem de İsrail'in güvenliği bakımından önemlidir'' dedi.
Erdoğan, ''İstanbul Forumu''nun açılışında yaptığı konuşmada, bölge ülkeleriyle yüzyıllarca geriye uzanan ortak tarihin bulunduğunu söyledi.
''Bölge ülkeleriyle asırlar boyunca birlikte harmanlanmış kültürel özelliklerimiz, iş birliğimiz üzerine inşa edebileceğimiz sağlam bir temel oluşturuyor'' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Sadece Orta Doğu'da değil, yakın çevremizde de ciddi sorunlar ve yüklü bir gündemle karşı karşıyayız. Orta Doğu Barış Süreci, Irak'ın geleceği, İran'ın nükleer programı, Lübnan'da hükümet kurma çalışmaları, Afganistan ve Pakistan'daki gelişmeler ve Kafkaslar'da güven ve istikrarın temini, hepimizi yakından ilgilendiriyor. Türkiye olarak Orta Doğu bölgesine yönelik vizyonumuzda ilk halkayı komşularımız oluşturuyor. Orta Doğu bölgesinde en uzun sınıra sahip olduğumuz Suriye ile ilişkilerimizin geldiği nokta bu politikamızın en bariz örneklerindendir.''
Suriye ile hızla gelişen ilişkileri, güçlendirilmiş iş birliği boyutuna taşımak amacıyla başbakanların başkanlığında Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyini ihdas ettiklerini anlatan Erdoğan, söz konusu konseyin de 13 Ekimde bakanlar düzeyindeki ilk toplantısını yaptığını anımsattı.
Bu toplantı sonucunda, vizeleri karşılıklı olarak kaldıran vize muafiyeti anlaşması imzalandığını da hatırlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Bu anlaşma ülke halkları arasındaki yakınlaşmaya büyük katkıda bulunacak ve bölgemiz için örnek teşkil edecektir. Benzer bir mekanizmayı Irak'la da tesis ederek, ikili ilişkilerimizi bir üst aşamaya taşıyacak bir Stratejik İş Birliği Konseyi kurulması yönünde adım attık. Bu amaca yönelik olarak Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyi kurulmasına ilişkin belgeyi, Bağdat'ı ziyaretim sırasında 10 Temmuz 2008 tarihinde Irak Başbakanı Nuri El Maliki'yle imzaladık. Bu belge çerçevesinde oluşturulan Konseyin hazırlık toplantısını iki ülkeden bakanlar düzeyinde başkanlık edilen heyetlerin de katılımıyla yaklaşık bir ay önce İstanbul'da gerçekleştirdik.
Geçen hafta da beraberimde 9 bakan arkadaşım, milletvekili arkadaşım ve 50 iş adamı olmak üzere Irak'a bir ziyaret gerçekleştirdim. Bu ziyaret esnasında, güvenlik ve terörle mücadele, bayındırlık ve iskan, çevre, orman ve su, enerji, tarım, sağlık, ticaret, ulaştırma gibi pek çok alanda iki ülke arasındaki iş birliğini geliştirecek 48 mutabakat muhtırası imzaladık. Bu süreç, sadece Irak ve ülkemize değil, bölgemizin güvenlik, refah ve istikrarına da olumlu katkı yapacaktır.''
Irak'ın geleceğinin üç etkene bağlı olduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, ''Bir, Terör ve şiddet ortamından güvenlik ortamına geçilmesi; iki, Irak halkı arasında kapsamlı bir sosyal barışın inşası; üç, Irak'ın altyapı olarak yeniden inşa edilmesi. Yaptığımız görüşmeler ve imzaladığımız anlaşmalar, bu üç alanda da Irak'ın geleceğine doğrudan ve pozitif katkı sunacaktır'' diye konuştu.
Barış, güvenlik ve refahın tesis edilmesinde önemli bir halkanın da bölgedeki iş birliği mekanizmaları ile eş güdüm içinde barış çabalarının desteklenmesi olduğuna işaret eden Erdoğan, ''Bu çerçevede, İslam Konferansı Teşkilatı bünyesinde aktif rol oynayan ülkemiz, Arap Ligi ve Körfez İş Birliği Konseyi ile kurumsal iş birliği mekanizmaları oluşturmuştur. İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreterliği görevine iki dönem üst üste bir Türk seçildi. Teşkilata bağlı İSEDAK'ın bu yılki zirve toplantısı 9 Kasımda İstanbul'da düzenliyor'' dedi.
Lübnan'da barış ve istikrarın sağlanması amacıyla Birleşmiş Milletler kararıyla ihdas edilen Lübnan İstikrar Gücüne katkının sürdüğünü de anlatan Erdoğan, Suriye ve İsrail arasındaki görüşmelerin yeniden başlamasını temin için üstlenilen aracılık işlevlerinin de bölgesel barış yönündeki diğer çabalar olduğunu anlattı.
''GÖREV DÜŞERSE SEVE SEVE YERİNE GETİRMEYE ÇALIŞIRIZ''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Durumdan vazife çıkartmayı'' hiçbir zaman arzulamadıklarını, bundan sonra da böyle bir niyetlerinin olmadığını söyledi. Ancak, bölge barışı için kendilerine bir görev düşmesi halinde bu görevi de seve seve yerine getirmeye çalışacaklarını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Filistin meselesinin, tüm bölgesel sorunların merkezinde yer aldığını, bu sorun çözümlenmeden Orta Doğu'da kalıcı barış ve istikrar ortamının tesis edilemeyeceğini düşünüyoruz. Filistin'de ulusal birlik, bir an önce sağlanmalı ve barış sürecinin önünün açılması için uluslararası çabalar yoğunlaştırılmalıdır.
Gazze Şeridi'nde yaşanan olaylara tepkimizi açık şekilde ifade ettiğimizi hatırlatmak isterim. Biz, insanların acılarını arttırmaktan, barışı sabote etmekten başka hiçbir amaca hizmet etmeyen uygulamaları eleştirdik, bugün de eleştirmeye devam ediyoruz. Bu sadece Gazze'de olursa değil başka nerede olursa olsun eleştiririz. Bakınız, Gazze'ye yönelik operasyonların üzerinden 9, Şarm El Şeyh'te düzenlenen Gazze Konferansı'nın üzerinden ise 7 ay geçti. Buna rağmen, Gazze'de yaşanan trajedinin yaraları hala sarılamadı, Gazze'deki dram hala sona ermedi. Şu anda Gazze'nin yeniden inşası için bölgeye inşaat malzemelerinin dahi girişine izin verilmiyor. Bu manzarayı, bu tabloyu, bu trajediyi görmezden gelmek mümkün değildir.
Gazze Şeridi üzerindeki abluka daha fazla vakit kaybedilmeksizin kaldırılmalı ve uluslararası toplum bu yöndeki taahhütlerini yerine getirmelidir. Altını çizerek ifade ediyorum, bu, hem Filistin'in hem İsrail'in güvenliği bakımından önemlidir. Bunu bir Müslüman olduğum için söylemiyorum, bir insan olduğum için söylüyorum.''
KÖRFEZ BÖLGESİ
Körfez bölgesinin güvenlik ve istikrarına da büyük önem verdiklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, Körfez ülkeleriyle ilişkilerde önemli bir unsurun ekonomik ve ticari faaliyetler olduğunu söyledi. Erdoğan, ''Körfez ülkeleriyle ticaretimiz, 2008 yılında 16.6 milyar dolar seviyesine ulaşmış, toplam ticaret hacmimizin yaklaşık yüzde 5'ini teşkil eder konuma yükselmiştir'' diye konuştu.
2005 yılından bu yana müzakereleri sürdürülmekte olan Türkiye-KİK Serbest Ticaret Anlaşması'nın sonuçlandırılmasıyla, ticaret hacmindeki artışın daha da ivme kazanacağının tahmin edildiğini vurgulayan Erdoğan, Arap Ligi ile Türk-Arap Forumu çatısı altında 2007 yılında tesis edilen ilişkinin bölgede izlenilen proaktif politikaya güzel bir örnek oluşturduğuna dikkati çekti.
İRAN
Başbakan Erdoğan, İran konusuna da değinerek, şöyle devam etti:
''İran, bölgemizin önemli bir ülkesi. Bu ülkeyle tarihi eskilere dayanan iyi komşuluk ilişkilerine sahibiz. Var olan bu iyi ilişkileri sürdürmek ve geliştirmek konusunda azami gayret sarf etmeye kararlıyız. İran'ın nükleer programı konusunda uluslararası kamuoyunda mevcut olan endişelerin giderilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu konuda da üzerimize düşeni ne olursa olsun yerine getirmekte de kararlıyız. Bununla birlikte, İran'ın barışçıl amaçlarla nükleer enerjiden faydalanma hakkının tartışma konusu yapılmaması gerektiğine de inanıyorum.
Nükleer silahlar konusunda bizim tavrımız Türkiye olarak son derece nettir. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum. Biz nükleer silahlardan tamamen arındırılmış bir bölgede yaşamak istiyoruz. Buna da kararlıyız. Kitle imha silahı istemiyoruz. Fakat her şey ortada. İnsanlık savunma sektörüne harcadığı parayı, yaptığı yatırımı acaba fakir fukaraya, açlık, yoksulluk içinde yaşayan ülkelere yapıyor mu? Böyle bir şey var mı? Eğitime, sağlığa yönelik yapılan yatırım var mı? Yok. Bunun üzerinde de düşünmemiz lazım. Bunun üzerinde konuşmamız lazım. Bizler bu anlayış doğrultusunda, sadece İran'ın değil, bölgede nükleer silah sahibi ya da nükleer silahlanma içindeki her ülkenin tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.''
AFGANİSTAN
İstikrarlı ve barış içinde bir Afganistan'ın tesisine ilişkin çabaların da devam ettiğini anlatan Erdoğan, ''Türkiye olarak, Afganistan ve Pakistan arasında gerçekleştirilen müzakerelere her türlü katkıyı sağlıyoruz'' dedi.
Yakında Pakistan ve İran'a gideceğini anımsatan Başbakan Erdoğan, bu iki ülkede de konuların masaya yatırılacağını söyledi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Türkiye, bölgenin güçlü bir ülkesi, bölgenin hızla gelişen bir ülkesi olarak, bölgesel ve küresel barıştan, adil bir kalkınmadan, refah üzerine kurulu bir küresel işleyişten başka hiçbir hedef taşımıyor. Başta Orta Doğu olmak üzere bölgesel meselelerin çözümüne harcadığımız gayretlerin de hedefi yalnızca ve yalnızca bölgesel barış ve istikrarın tesis edilmesidir. Bazılarının ileri sürdüğünün tam aksine dış politikamızda bir eksen kayması söz konusu değildir. Biz bu noktada başladığımız yerdeyiz. Biz kılı kırk yararak ufkumuzu belirledik.
Bakınız, Filistin meselesi devam ederken, Filistin'in acıları devam ederken, Gazze'nin enkazı orada öylece dururken, biz Orta Doğu'da barışı tesis edemeyiz. Irak'ın yaralarını sarmadan istikrarı tesis edemeyiz. İran, Suriye ve Lübnan ile ilgili meseleleri çözüme kavuşturmadan bu bölgede refahı tesis edemeyiz.''
Son Irak seyahatine atıfta bulunan Erdoğan, Irak'ta dul kadınların sayısının 1 milyonun üzerinde olduğunu söyledi. ''Onlar kendi sorunlarını çözsünler'' anlayışını da eleştiren Erdoğan, ''O zaman farklı ülkelerin Irak'ta ne işleri olduğunu'' sordu.
Başbakan Erdoğan, ''Terörü besleyerek, terörü destekleyerek, teröre karşı gerekli önlemleri almayarak, gerekli dayanışmayı göstermeyerek de bu bölgede huzuru tesis edemeyiz'' dedi.
Terör nereden gelirse gelsin, dini, milleti, ırkı ve vatanı olamayacağını da söyleyen Erdoğan, teröre karşı ortak mücadele etmek gerektiğinin altını çizdi.
Türkiye'yi tehdit eden teröristi, hangi ülke olursa olsun saklıyorsa onun teröre yataklık ettiğini dile getiren Erdoğan, eğer Türkiye'ye teslim ediyorsa o zaman da görevini yerine getirmiş olacağını bildirdi.
Başbakan Erdoğan, teröre karşı ortak bir platform oluşturulması gerektiğini ifade etti.
Bölgenin sorunlarının son derece net, aynı şekilde çözümlerin de son derece net olduğuna inandığını vurgulayan Erdoğan, ''Biz bu sorunları çözeriz, çözebiliriz'' diye konuştu.
Orta Doğu'nun kaderinin değişeceğine inandığını belirten Erdoğan, birlik ve beraberliğin önemli olduğunu sözlerine ekledi.
AA
Ptsi Ekim 26, 2009 6:03 pm tarafından Admin
» Rapidshare PREMIUM şifreleri
Ptsi Ekim 26, 2009 5:55 pm tarafından Admin
» İnternette Boş Gezenler Buraya ( Para$$$)
Ptsi Ekim 26, 2009 5:50 pm tarafından Admin
» hotmail'i Türkçe Yapmak
Ptsi Ekim 26, 2009 5:49 pm tarafından Admin
» Virüsler Nereye Ne Yazar?
C.tesi Ekim 24, 2009 3:45 pm tarafından Admin
» WWW'den Virüs Bulaşması
C.tesi Ekim 24, 2009 3:45 pm tarafından Admin
» XP Medic 4.2 Full
C.tesi Ekim 24, 2009 3:45 pm tarafından Admin
» internette PKK Virüsü Dikkat !
C.tesi Ekim 24, 2009 3:44 pm tarafından Admin
» Cd Rom Tamiri
C.tesi Ekim 24, 2009 3:44 pm tarafından Admin